1-Bence, Orko'nun öyküsü, bir öykü olmasına rağmen, kurucu bir metin olarak okunabilir. Birinci bölüm, yani metroya kadar olan bölüm, ideolojik arkaplanımızı boyayan cosmopolit istanbul kültürü ile dopdolu. Bence bu çok önemli. Devrimciler (ben böyle diyeceğim izninizle) fiziken, ruhen, ya da kendileri orada olmasalar bile mental olarak, İstiklal'de yaşıyorlar. Yeni bi şey değil mutlaka ama taksim'e çıkmak-istiklal'de gezinmek meselesinin hayatımızda neden bu kadar hayati bir yer işgal ettiğini bir kere daha düşünmek gerekiyor.
Ki Turgut'un, İstiklal, Dolapdere macerasının memnuniyetsizliklerle dopdolu olması, kendini buralarda sorgulaması, ve metinde hissedilen gönülsüzlük, ritmsizlik belki buradan düşünülebilir.
2-Yazının metro'da geçen kısmı, bence daha bir öykü gibi. Mental olarak daha anlaşılır, hissedilir. Gerçek anlamda bir dönem fotoğrafı. Bu bakımdan, ben burayı daha önceki dönemlerle karşılaştırmaya müsait bir metin olarak göreceğim.
3-20.Yüzyıl, modernliğin mucizelerinden çok umutluydu. Tren kalkınma eğrisinin sürekli yükselen çizgisinin üzerine raylarını döşemişti. Ne var ki, iki dünya savaşı, isyanlar, lokal savaşlar, yaşamın ritmi ve her şey kötü gitti. olmadı. Şimdi artık, tren istasyonlarında el sallamanın lirizmi yerini, Matriks üçlemesinden bu yana, metro tünellerinde, tramvayın altında kalınarak ölme epiğine bıraktı.
4-Trene (ya da turgutun binemediği gibi, taksiye) binemeyerek bir yere gidilemiyorsa. Gidilecek bir yer yok demektir. Öyleyse, yani şöyle demek mümkün olur mu ki. Geçmişini bilmeyen toplumların geleceği olmaz; tersine çevirirsek, gelecek yoksa, yaşanmışlıkların anlamı da yoktur (hatırlayınız, Turgut'un ösym'ye hayır mitingi). neo, metroda tıkılı kalmıştır, acaba onu arasattan çıkaracak bir tren gelecek midir?
5-Geçmişle gelecek yoksa, şimdiyi anlamlandırabileceğimiz yer neresidir o zaman? Bence, tıpkı Turgut'un 'hırıltılı sesinde' gördüğümüz gibi, içe dönük yıkımlar ve mutlak bir ızdırap. Ki, bence buradan Kafka'ya bağlanıyoruz. 20.yüzyılın ilk yarısında felsefeye marksistler ve Bertrand Russel gibi yandan yemiş materyalistler yön verdiler. Bir yere gidilecekti, mesele buydu. Kafka ve Benjamin de bu yıllarda yazmış olmalarına rağmen, sinek vızırtısı gibi kaldılar. Oysa modernite onları haklı çıkartmak için elinden geleni yaptı. Ne marksistler, yangın alarmını doğru duyabildiler, ne de babalarımız onlara bir türlü gönderemediğimiz mektupları doğru okuyabildiler. varoluşçular ve yapısalcılar tüm itirazlarına rağmen, trene tapmaya devam ettiler. Şimdi ne tren kaldı, ne ray, ne de yakıt. Taksiye de binemiyoruz. Sonsuzluğun kıyısında heralde bi tek, Kafka okunur. bu dönemin felsefesi ne kadar istemesek de (ya da gönüllü olsak da) bence kafkaesk olmak zorunda.
6-Aydınlanma edebiyatı, Zola-Hugo vb.., eğer kiliseyi mantıklı hale getirirlerse, toplumun kurtulabileceğini düşündüler. Toplumcu gerçekçiler de sermayenin imhasıyla benzer bir şeyin mümkün olacağını düşünüyorlardı. Yani total bir değişim imkanı vardı. Zaten Marks ve Engels de edebiyat üzerine yazdıkları yazılarda, Zola, Hugo, Floubert gibi yazarların gerçekçiliğini takdirle anmışlardı hep. Sovyet edebiyatı, gorki vb.. de bu yoldan ilerledi. 12 Eylül'e kadar, bunlar birlikte okundu, ne var ki 12 eylül'den sonra, 12 eylül öncesinde marjinal kalan, terörizm kitapları, Sabırsızlık Zamanı, Dostoyevski'nin Ecinnileri, bireysel kahramanlık hikayeleri, teşkilatların best sellerı oldu. Bunun kadro tipolojisiyle bir alakası vardı aslında. Belli bir erginliğe erişince, her devrimci, davası için şehit düşecek. "madem ki biz partizanız/zincirin ilk halkasıyız/erken öleceğiz seninle biz". Fakat, kelleyi bedavaya vermeyecek, gitmeden önce ya da giderken, kendisiyle birlikte mümkün mertebe kenefi musalla taşına yatıracak. Turgut'tan önce, zaten toplumu bırakmıştık, artık kendimiz vardık. Fakat, Turgut'ta görüyoruz ki, Turgut aslında bir serdengeçti, lakin yalnız ölüyor, üstelik (bir kere daha söylemek de zarar yok) gayet kafkaesk ve üçüncü sayfaya konu olacak bir ölüm.
7-Peki, Turgut neden böyle ölmeyi seçmiştir. Rus nihilistlerinden kafkaya bir yol var mı?
8-Bana var gibi geliyor. Ve böyle bir şey mümkünse, hakikat ile mutlak doğru arasındaki çarpışmadan çıkacak gibi görünüyo.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder