3 Ocak 2011 Pazartesi

taraftar

ufak ufak bir şeyler yazmak istiyorum spor üzerine. bugün bir süredir yazmak istediğim bir girişi yazdım, sizle paylaşmak istedim. doktora yapacaksam spor üzerine bir şeyler yapmak istiyorum galiba.

he bir de; barış ile ev arkadaşı oluyoruz bu haftadan itibaren.

İki ManU, üç B: Bosna-Bursa-Bağdat

1-2 sene önce. Nilüfer Turizm otobüsü ile bir pazar günü Bursa'dan İstanbul'a dönüyorum. Her zamanki gibi 28 numarayı almışım. Otobüsün sağ tarafında, cam kenarındayım. Arkamda orta kapı boşluğu, koltuk yatık gidiyorum, hava güneşli. Yanımda ise esmer bir çocuk ufak bilgisayarını açıyor. İnternete bağlanmaya çalışıyor. Nilüfer Turizm o zamanlar yeni yeni kablosuz internet hizmeti vermeye başlamıştı. Merakla izlerken ilk olarak masaüstü arkaplanındaki Manchester United logosu, sonra da sağ el bileğindeki United bilekliği gözüme çarpıyor. Tipinden çıkarmaya çalışıyorum nereli acaba. Dayanamayıp sordum: “Nerelisin arkadaş? Irak. Ne işin var Bursa'da? Mostar'daki World College da yatılı lise okuyorum. Bursalı bir sınıf arkadaşım misafirliğe çağırdı.” Biz de yatakhaneden Adanalı arkadaşları Bursa'ya çağrır misafir ederdik haftasonları. Irak'a dönmeden önce 2 gün Bursa'da geçirmiş; zaten Mostar'dan Bağdat'a direkt uçuş yok. Geceyi İstanbul'da geçirip ertesi gün Bağdat'a, 3 ay aradan sonra ailesini görmeye uçacak. Özledim diyor, ancak Bağdat çok da tekin yer değil diye cevaplıyor yaşamı sorduğumda; pek evden çıkmıyormuş. Kürdistan'da yaşam normale döndü sayılır diye ekliyor. “Aman genç, kısık sesle konuş”. İsmi de Ahmet, Mehmet gibi bir şeydi, çok tanıdıktı, tam hatırlamıyorum. Kısa konuşabildik, en sevdiği şey Manchester United'mış.

2 Kasım 2010. Bursaspor – Manchester United maçı. Tabii ki Bursa'dayım maç için. 2 hafta öncesinde ise Manchester'daydım. Yine maç için. Saraybosna'dan bir misafirim var, adı Adnan. Benim yaşımda, Saraybosna'da dişçilik okuyor, son sınıfta. Babası da dişçi, ancak Los Angeles'ta yaşarken dişçilik yapamamış. Pizza kuryesi olarak çalışmış ilk gittiğinde. Kapıda bir müşteri sormuş; nerelisin, ne işin var Los Angeles'da? Ben “refrigerator” (buzdolabı) demiş. Halbuki “refugee” (mülteci) demek istemiş. Komik hikaye. Adnan bir Manchester United hayranı. Telefonunda, t-shirt'ünde her yerde o logo. Hatta sonrasında facebook'tan arkadaş olunca gördüm, dini inanç bölmesinde Manchester United yazıyor. Bursa'da aile dostları var, hazır gelip gitmek de kolayken Türkiye'ye, hayranı olduğu takımı canlı izlemek için Bursa'ya gelmiş. Ben de onun ingilizce bilen sporsever yaşıdı ve tur rehberi sayılırım. Adnan daha önce bir kere Guiseppe Meazza'ya gitmiş Inter-United maçını izlemeye, bu ikinci canlı kanlı United tecrübesi; arada ekran yok, bilgisayar yok, cep telefonu yok. Maçtan önce oyuncuları ne kadar yakından görebiliriz acaba diye soruyor, takım otobüsünün stada gelişini izlemeye gidiyoruz. Hedef oyuncularla birlikte fotoğraf çektirmek ama arada barikatlar var. Kaç yıldır maça gidiyorum böyle polis koruması görmedim. Yakında bir tepeye çıkıyoruz, polis barikatının arkasını görüyor burası. Fotoğraf çekmeye çalışıyor Adnan, ama takım otobüsü stat kapısının hemen önünde duruyor ve 10 dakikadan az bir sürede içeri giriyor tüm otobüs. Sonra maça giriyoruz. Maraton'dan biletimiz var, yanyanayız. Sahaya yakınız, United tam önümüzde ısınıyor, Adnan çok mutlu. Bol bol fotoğraf çekiyor. Hatta Vidic'e tri prsta yapmaya niyetleniyor. “Aman abi, çok el kol yapma”; vazgeçiyor. Tabi ingilizce konuşuyoruz, ortak dilimiz, sohbet de çok keyifli. Öndeki adam huylanıyor, devre arasında arkadaşına telefon ediyor, “arkamızda iki tane ingiliz i..ne var, paraları yetmemiş herhalde Manchester tarafında oturmaya.” Halbuki maçtan önce o adamla Türkçe konuşmuş, sigarasını biraz aşağıda tutmasını rica etmiştim. İlk yarıda da arkasını dönmüş, “You understand me?” diye sormuştu. “Usta ben Bursalıyım Türkçe konuşabiliriz” desem de yüksek sesle üstelemişti: “Sen Bursalı olamazsın! Sen Türk olamazsın!” Belgrad'dayken duymuştum, çok sigara içene “Türk gibi içiyorsun” derlermiş. Maçın bitimine 10 dakika kala ise bu sefer Adnan'ın yüzüne atkısıyla vurmaya başlıyor. Araya giriyorum, biraz bağır çağır; hem de Türkçe. Neyse olay büyümüyor. Guiseppe Meazza'da daha fenasını gördüm diyen Adnan ise son derece rahat. Meğer oraya United formasıyla gitmiş, halbuki biz Bursa forması giydirmiştik; iyi ki giydirmişiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder